HANDAN DAYI

HAFIZA&HATIRA/ MEMENTO&MEMORY

İnsanlık, 21.yüzyılın zamansal akışı içerisinde istemli veya istemsiz yaşamsal sürecini devam ettiriyor. Bu sürecin son zamanlardaki özeti belki de; bireysel yalnızlıklar, dayanaksızlıklar, yeni tartışma mekanizmalarının oluşumu, fütürist tutkular ve tüm bunların belirsizliği…

Son yıllarda toplumsal yapının gelecek odaklı fütürist tutumu nedeniyle sıklıkla kullanılan “bellek” kavramı, “belleksizliğe sürüklenme” hali 21.yüzyıl insanının en önemli sorunsalı, belirsizliği oldu. Acaba, bu belirsizlik içerisinde insanlık, hafızanın ve geçmişin benliğimizde yarattığı kalıntılarının önemini kavrayarak bu kavramların geleceğin yolunu açan mekanizmalar olduğunun farkındalığına sahip mi?

Psikolojide hafıza (memory), bir organizmanın bilgiyi depolama, saklama ve sonrasında geri çağırma yeteneği olarak tanımlanırken hatıra (memento), insan belleğinde iz bırakan olay ve olgulardır.

Aslında hafıza, istemsizce beynimize kaydedilenleri ifade ederken hatıralar bizim hafızamızdan seçtiklerimizi simgelerler. Marcel Proust’un “Kayıp Zamanın İzinde” serisinde yazar bizi bu sisli zihin koridorlarında karşılar. Proust, zaman ve mekanın düzlemsel boyutundan hatıralara uzatır elini ve böylece yaşadığı boşluktan çıkarak kendi döngüsel benliğinde kendini bulur. Aslında Proust; dünyayı tamamen algılamak ister. Bu isteğine ulaşmak için ise yaşanmışlıklarına döner. Minik ayrıntılar onun için önemli algı eşikleridir. Proust böylece yeni gerçekler bulacak, zamanı tanıyacaktır.

Peki, “gerçeklik” olgusunu zamana nasıl uyarlamalı? Proust; “Kayıp Zamanın İzinde- Mahpus” ta şöyle yazmıştır:

“…Gerçeklik, meçhule giden yolda bir ilk adımdır sadece ve bu yolda pek fazla ilerlememiz mümkün değildir. En iyisi bilmemek, mümkün olduğunca az düşünmek, kıskançlığa en ufak bir somut ayrıntı sunmamaktır. Ne yazık ki, dış dünya olmasa da iç dünyamız bazı olaylar çıkarır karşımıza… tek başıma düşüncelere daldığım zaman bulduğum bazı tesadüfler, bazen bana gerçekliğin küçük parçalarını sunarlar. Bu küçük ayrıntılar, tıpkı birer mıknatıs gibi, meçhulün bir parçasını kendilerine çekerler …”.
Proust’dan esinlenerek sanat yolu ile hafıza- hatıra- zaman ve gerçeklik kavramlarının içselleştirilmiş dönemeçlerinde iz süreceğiz. Gerçeğe ulaşana dek…Ebru Nalan SÜLÜN

Küratör: Ebru Nalan SÜLÜN

“Akıl İblisten Aşk Ademden” Mental From Demon,Love from Adam, Dijital Fotoğraf Baskı, 70×100, Fotoğraf Yerleştirme

Akıl İblisten Aşk Ademden

Evin bahçesine yıllar önce ekilmiş yaşlı incir ağacı kollarını pencereye dayamış hatıralarını fısıldıyor: “Akıl iblisten, aşk Adem’den”.Tüm insanoğlunun ortak bilincindeki ilk günaha karşılık incir ağacı bir anda çıplak olduğunu farkeden Ademle Havva’ya yapraklarını veriyor. İlk günah, bilince bir imkan tanıyor. Günahın bilince tanıdığı imkanla , fırlatılıp atıldığımız yeryüzünde “kendi varoluşumuzun bilincine ”varıyor, kendi kendimizi kavrıyoruz. Bu ilk günah Yazgılı olduğumuz dünyada genlerimize kayıtlı ortak bir anının, ortak hafızasını oluştururken insanoğlu varlığının bilinci ile yeni açılımları arıyor.

Salıncak, Enstalasyon, 2013,Hafıza&Hatıra, Antalya

ZamansızTimeless’ 2013, Slitscan 9, Tramvay, Antalya